top of page

ICMA Yeşil Tahvil Prensipleri ve Yeşil Tahvile İlişkin AB ve Türk Perspektiflerinin Uyumlaştırılması

ChatGPT Image Oct 22, 2025, 09_39_00 AM.png

Genel Olarak ICMA ve Green Bond Principles (2025)

International Capital Market Association (ICMA), 1969 yılında kurulmuş, merkezi İsviçre’nin Zürih kentinde bulunan, kar gütmeyen uluslararası bir finans kuruluşudur. ICMA, dünya genelinde 60’tan fazla ülkeden bankaları, yatırımcıları, düzenleyicileri ve ihraççıları bir araya getirerek sermaye piyasalarının şeffaf, istikrarlı ve sürdürülebilir ve etik biçimde işlemesini sağlamak amacıyla uluslararası tahvil, borçlanma aracı ve yeşil finans piyasaları için standartlar ve rehber ilkeler geliştirir.

ICMA Green Bond Principles (GBP), bu çerçevede hukuken bağlayıcı olmayan fakat piyasa tarafından gönüllü olarak benimsenen ilkeler bütünüdür. ICMA’nın meşruiyeti, yasal yetkisinden değil; piyasa mutabakatı, geniş temsil gücü ve Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SDG) ile kurduğu doğrudan bağlantıdan kaynaklanır. Bu nedenle ICMA, yeşil finans alanında fiilî standart belirleyici bir rol oynamaktadır. 

 

ICMA, Green Bond Principles (GBP) rehberini ilk kez 2014 yılında yayımlamış, ardından piyasa dinamiklerine ve sürdürülebilir finans uygulamalarına paralel olarak 2016, 2018, 2021 ve 2023 yıllarında güncellemiştir. 2025 sürümü, bu gelişim çizgisinin beşinci ana halkasını oluşturur ve özellikle “Green Enabling Projects Guidance (2024)” belgesine atıfla kapsamını genişletmiştir. Bu süreklilik sayesinde ICMA, yeşil tahvil piyasasında gönüllü ilkeleri uluslararası bir standarda dönüştürmüş ve her yeni sürümle birlikte piyasa uygulamalarında şeffaflık, bütünlük ve izlenebilirlik düzeyini artırmıştır.

1. Giriş – Yeşil Yatırımın Dünü, Bugünü ve Yarını

Geçmişte, yeşil yatırım kavramı daha çok özel girişimler ve devlet destekli projeler çerçevesinde şekilleniyordu. Teknoloji maliyetleri yüksekti, ölçek küçük ve yatırım riskleri büyüktü. Zira bu dönemde çevreci yatırım hâlâ niş bir alan sayılıyor, geleneksel enerji ve finans modelleri hâkimiyetini koruyordu. 

 

Bugün ölçek büyüdü ve yeşil yatırım çok daha merkezi bir rol aldı. Küresel enerji yatırımlarında 2023’te temiz enerji segmenti 1.7 trilyon USD civarında değer buldu. 2024 yılında düşük karbon geçişine yapılan küresel yatırım 2.1 trilyon USD’ye ulaştı. Yeşil ekonomi gelirleri ve piyasa değeri uzun vadede global piyasadan daha hızlı büyüyor: son 10 yılda yıllık %7.6 gelir artışı. Zira teknolojik ilerleme, düzenleyici baskı ve yatırımcı bilinci birleşince yeşil finans artık kenarda değil, yatırım stratejilerinin merkezinde yer alıyor.

Küresel ölçekte yeşil finansmandan en fazla yararlanan ülkeler arasında Çin, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği öne çıkmaktadır. Çin 2023’te yaklaşık 131 milyar ABD doları tutarında yeşil tahvil ihraç ederek hacim bakımından lider konuma gelmiştir. ABD ve AB, özellikle temiz enerji yatırımları ve sürdürülebilir finansal ürünler alanında yüksek paya sahiptir. Asya’da Singapur, yeşil finansın bölgesel merkezi olma hedefiyle ilerlerken; Avrupa’da Londra uzun süredir uluslararası yeşil finansın öncü merkezlerinden biri kabul edilmektedir. Bununla birlikte, yeşil finansmanda tek bir küresel merkezden söz etmek mümkün değildir; farklı coğrafyalar farklı alt sektörlerde (örneğin yeşil tahviller, karbon piyasaları veya sürdürülebilir altyapı finansmanı) öne çıkmaktadır.

Gelecekte yeşil yatırımın üç ana yönü öne çıkıyor: geçiş finansmanı, gelişmekte olan ekonomilerde Green FDI artışı ve yüksek düzeyde şeffaflık ile etki ölçümü. Zira gelecekte başarının anahtarı yalnız yeşil etiket değil, bu etiketin arkasındaki veri ve izlenebilirlik olacaktır.

2. ICMA Green Bond Principles (2025)

a)Çekirdek Bileşenler

ICMA Green Bond Principles (2025), yeşil tahvil piyasasında şeffaflık, açıklık ve güveni artırmayı hedefler. Bu yolda dört çekirdek bileşenden bahsedilmektedir:

i) Use of Proceeds: Bu bileşen, İhraçtan elde edilen fonlar yalnızca çevresel açıdan sürdürülebilir projelere yönlendirilmesine ilişkindir. Bu fonların hangi projelere, hangi kriterlerle ve ne oranda tahsis edildiği ihraç belgelerinde açık biçimde belirtilir. Zira bu şeffaflık, yatırımcının parasının gerçekten “yeşil” bir etki yarattığını bilmesini sağlar.

ii) Process for Project Evaluation and Selection: Bu bileşene göre ihraççı, projeleri seçerken uyguladığı çevresel hedefleri, risk analizini ve uygunluk kriterlerini açıklamalıdır. Bu süreçte çevresel etkilerin ölçülmesi, dış uzman görüşlerinin alınması ve risklerin yönetilmesi esastır. Burada hangi projenin “yeşil” sayılacağına dair sürecin açık olması, etik ve finansal bütünlüğün korunması amaçlanmaktadır.

iii) Management of Proceeds: Burada, toplanan fonların ayrı hesaplarda veya izlenebilir biçimde tutulması, tahsis edilen tutarların belgelenmesi öngörülmektedir. Henüz tahsis edilmemiş gelirlerin nasıl değerlendirildiği (örneğin kısa vadeli yatırım araçlarında) de açıklanmalıdır. Bu mekanizma ile, fon akışının hem mali denetim hem yeşil amaç bakımından izlenebilirliğini güvenceye alır.

iv) Reporting: Burada ihraççıların düzenli olarak (genellikle yıllık) yatırımcıya proje listeleri, tahsis edilen tutarlar ve ölçülebilir çevresel etkiler hakkında rapor sunması öngörülmektedir. Nicel göstergeler (ör. CO₂ azaltımı, enerji tasarrufu) kullanılması teşvik edilir. Bu raporlar ile çevresel etkisi ölçülebilir projelere tahsis edilen fonların izlenebilirliğini sağlanması ve piyasa güvenini ve yeşil finansın hesap verebilirliğini sürdürülmesi amaçlanır.

b)Green Enabling Projects Kavramı (2025 Sürümüyle Eklenen Yenilikler)

2025 sürümüyle ICMA, yeşil tahvillerin kapsamını genişletmek amacıyla “Green Enabling Projects” kavramını resmen tanımlamıştır. Bu kavram, doğrudan çevresel etki yaratmayan fakat yeşil dönüşümün gerçekleşmesini mümkün kılan yardımcı veya altyapısal faaliyetleri kapsar.


Örneğin yenilenebilir enerji üretiminde kullanılan türbin bileşenlerinin üretimi, elektrikli araçlar için batarya tedarik zincirinin güçlendirilmesi veya enerji verimliliği sağlayan yazılım sistemlerinin geliştirilmesi bu kapsama girer.

Bu yaklaşım, yalnız “nihai ürün”ün çevreci niteliğini değil, o ürünün arkasındaki üretim ve tedarik ekosisteminin bütününü değerlendirir. Böylece finansman yalnız sonuçlara değil, yeşil ekonomiyi mümkün kılan altyapılara ve teknolojilere de yönelmiş olur.

Zira sürdürülebilir dönüşüm yalnız son üründe değil, onu mümkün kılan her halkada gerçekleşir; Green Enabling Projects yaklaşımı da bu bütüncül bakışın finansal karşılığını oluşturur.

i.Kullanım Alanları:

GBP, yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, kirlilik kontrolü, doğal kaynak yönetimi, biyoçeşitlilik, temiz ulaşım, su ve atıksu yönetimi, iklim değişikliğine uyum ve yeşil binaları kapsar. Bu alanlar AB Taksonomisi ile uyumlu olup, ICMA bu yapıyı esnek tutarak yeni teknolojilerin ve sektörlerin (örneğin karbon yakalama, hidrojen veya dijital izleme sistemleri) de ileride “yeşil proje” kapsamına girebilmesini mümkün kılmaktadır.

ii.Proje Seçimi ve Değerlendirme:

İhraççılar çevresel hedefleri, seçim kriterlerini ve risk yönetimini açıkça tanımlar. Zira yeşil tahviller finansal olduğu kadar etik sorumluluk da taşır.

iii.Gelirlerin Yönetimi:

Gelirler ayrı hesaplarda izlenmeli, tahsisler belgelenmelidir. Zira bu, yatırımcıya fonların gerçekten yeşil projelere gittiğini kanıtlar.

iv.Raporlama ve Etki Ölçümü:

İhraççılar yıllık raporlarla projeleri ve çevresel etkilerini paylaşmalıdır. Zira düzenli raporlama greenwashing riskini azaltır.

v.Dış Doğrulama:

Bağımsız doğrulama, ihraç öncesi ve sonrası süreçlerin incelenmesini sağlar. Zira bu, piyasa tabanlı güven mekanizması yaratır.

vi.Yeşil Tahvil Türleri:

Standart Yeşil Tahvil: İhraççı, tahvilden elde edilen fonları çevresel projelere tahsis etmeyi taahhüt eder; ancak borcun geri ödemesi, ihraççının genel bilançosundan yapılır. Böylelikle yatırımcı, ihraççının genel kredi riskine maruz kalır; fonun “yeşil” yönü sadece tahsis amaçlıdır.

Gelir Tahvili: ahvilin geri ödemesi, belirli yeşil projelerden elde edilen gelirlerle yapılır (örneğin yenilenebilir enerji santralinin üretim gelirleri). Zira bu modelde finansman, proje gelirine bağlı olduğundan yatırımcı doğrudan projenin performansına ortak olur.

Proje Tahvili: Tahvil, belirli bir projenin finansmanı için doğrudan proje şirketi tarafından ihraç edilir; yatırımcı projenin aktiflerine ve nakit akışına dayanarak getiri elde eder. Zira bu yapı, proje finansmanı prensiplerine dayanır ve yatırımcı için hedefli, proje-bazlı bir risk profili sunar.

Teminatlı Tahvil: Tahvilin geri ödemesi, ihraççının belirli varlıkları (örneğin gayrimenkul, altyapı veya finansal varlık) üzerine tesis edilmiş teminatla güvence altına alınır. Zira bu model, yatırımcıya ek güvenlik sağlar; tahvilin “yeşil” niteliği ise fonların çevresel amaçlara yönlendirilmesinden kaynaklanır. Tanımlanan bu tahvil türleri ile yatırımcıya risk açıklığı sağlanması amaçlanmaktadır.

c)Genişletilmiş Kapsam: Green, Social, Sustainability ve Transition Finansmanı:

2025 sürümüyle ICMA, Green Bond Principles’ın (GBP) sınırlarını sürdürülebilir finansın bütüncül çerçevesini destekleyen diğer araçlarla genişletmiştir. Bu kapsam, yeşil tahvillerin yanı sıra aşağıdaki finansman türlerini de içerir:

Social Bonds (Sosyal Tahviller): Gelirleri; eğitim, sağlık, istihdam veya yoksulluğun azaltılması gibi toplumsal fayda sağlayan projelere tahsis edilir.

Sustainability Bonds (Sürdürülebilirlik Tahvilleri): Hem çevresel hem de sosyal fayda yaratan karma projeleri finanse eder; yani yeşil ve sosyal tahvillerin kesişim kümesidir.

Sustainability-Linked Bonds: Gelirin kullanımından ziyade, ihraççının performans hedeflerine (ör. emisyon azaltımı, enerji verimliliği artışı) bağlı olarak yapılandırılır.

Transition Finance (Geçiş Finansmanı): Yüksek emisyonlu sektörlerin (ör. çelik, çimento, ulaştırma, enerji) karbon yoğun üretimden düşük emisyonlu modele geçişini destekler; bu sayede yeşil ekonomiye uyum sürecini hızlandırır.

Bu çerçeve, ICMA’nın “Principles for Responsible Capital Markets” anlayışını bütünsel hâle getirir: Artık odak yalnız çevresel sonuçlara değil, toplumsal etki ve dönüşüm süreçlerine de yönelmiştir. Zira sürdürülebilir kalkınma, yalnızca yeşil yatırımlarla değil, toplumsal fayda, kurumsal dönüşüm ve düşük karbonlu geçiş politikalarının birlikte finanse edilmesiyle mümkün olur. ICMA’nın bu genişletilmiş yaklaşımı, sürdürülebilir finansı bir “piyasa segmenti” olmaktan çıkarıp küresel bir yönetişim paradigması hâline getirir.

3. Etik Uyarılar ve Greenwashing

ICMA, 'Green Bond' ifadesinin GBP uyumunu ima edecek biçimde kullanılmaması gerektiğini açıkça belirtir: ‘Care should be taken to not imply GBP features by a Green Bond reference.’ Zira bu uyarı, yeşil olmadığı halde yeşilmiş gibi sunulan uygulamaların yatırımcı güvenini zedeleyeceğini ima eder[1].

4. Sonuç – Finansal Araçtan Ahlaki Mimariye

ICMA GBP, yalnızca yeşil projeleri tanımlamaz; yeşil düşünceyi finansal yönetişimin temeline yerleştirir. Zira ICMA, 2025 sürümüyle birlikte, gönüllü ilkelerden kurumsal sorumluluğa evrilen bir piyasa mimarisi kurmaktadır.

Her Green Bond, bu anlamda bir finansal araç olmanın ötesinde, kamu güveni ile çevre bilinci arasında bir köprü işlevi görür.

5. Türkiye ve AB Perspektifi – Düzenleyici Yakınsama ve Uygulama Farkları

i.AB Green Bond Standard (EUGBS)

Regulation (EU) 2024/1110 of the European Parliament and of the Council, dated 30 June 2024 (European Green Bonds and optional disclosures for bonds marketed as environmentally sustainable and for sustainability-linked bonds, European Green Bonds (EUGB)) ile AB, ICMA GBP’ye paralel bir yapıyı zorunlu hale getirmiştir.

EUGBS, ‘Green Use of Proceeds Bonds’un AB Taksonomisi’yle tam uyumunu şart koşmaktadır (Art. 4(1)–(3)): Dış doğrulama ‘External Reviewer’ lisansıyla denetlenir ve ESMA onayına tabidir (Art. 8). İhraççılar, tahvil prospektüslerinde ‘Green Bond Factsheet’ yayınlamak zorundadır (Annex II). Zira EUGBS, ICMA’nın gönüllü ilkesel çerçevesini, hukuken bağlayıcı bir standarda dönüştürerek yatırımcıya hem regülasyon teminatı hem de karşılaştırılabilirlik güvencesi verir.

ii.Türkiye’de Mevzuat Çerçevesi

Türkiye’de yeşil tahvilin düzenlendiği başlıca üç kaynak bulunmaktadır:

  1. Sermaye Piyasası Kurulu, ‘Yeşil Borçlanma Aracı ve Sürdürülebilir Borçlanma Aracı Rehberi’, 2023.

  2. Türkiye Yeşil Taksonomi Çalışma Grubu, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Taslak Rapor 2024.

  3. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Sıfır Karbon Stratejisi 2024–2030.

Türkiye’de yeşil tahviller SPK’nın 2023 Rehberi[2][3] ile gönüllü esaslı olarak düzenlenmiştir. Anılan rehberde ‘Yeşil Borçlanma Aracı’, fonların çevresel projelere yönlendirildiğini belgeleyen araç olarak tanımlanır (Madde 5). ICMA GBP ile uyumlu yapıdadır ancak EUGBS gibi zorunlu taksonomi eşlemesi içermez. Dış doğrulama bağımsız üçüncü taraf kuruluşlar tarafından yapılabilir (Madde 7). Raporlama yılda en az bir kez yapılır, ‘Yeşil Projeler Raporu’ kamuya açıklanır (Madde 10). Zira Türkiye henüz AB gibi bağlayıcı bir taksonomi ve ESMA benzeri yetkilendirme mekanizmasına sahip değildir; buna rağmen uyumlaştırılmış gönüllü çerçeve, uluslararası yatırımcı beklentilerini karşılamaya yönelmiştir.

iii.Uyumlaştırma ve Gelecek Perspektifi

AB–Türkiye Gümrük Birliği’nin yeşil dönüşüm güncellemeleri (2025 taslağı) yeşil finans piyasalarının yakınsamasını hızlandıracaktır. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın ‘Yeşil Finans Stratejisi ve Taksonomi Çalışması’ 2026 itibarıyla EUGBS uyumlu ulusal standart hazırlığını öngörmektedir. İstanbul Finans Merkezi düzenlemeleri de yeşil finansal araçlara öncelik tanımaktadır.

Avrupa Birliği’nde yeşil tahvil piyasasının temel dayanağı, (EU) 2024/1110 sayılı Avrupa Yeşil Tahvil Tüzüğü (EUGBS) gibi bağlayıcı hukuk kurallarıdır.

 

Bu sistemde hangi projenin “yeşil” sayılacağı, AB Taksonomisi tarafından tanımlanır ve uygunluk, dış doğrulayıcıların ESMA onaylı lisanslarıyla denetlenir. İhlal hâlinde, düzenleyici otoriteler yaptırım uygulayabilir. Zira yatırımcı, bu sistemde güvenini “devletin kural koyma ve denetleme gücü”ne dayandırır. Yeşil tahvil, hukuken tanımlı bir statüdür; güven kaynağı piyasanın etik beyanı değil, düzenleyici otoritenin teyididir.

Türkiye’deki düzenleme ise SPK’nın 2023 tarihli “Yeşil ve Sürdürülebilir Borçlanma Aracı Rehberi” ile oluşturulan çerçeve gönüllülük esasına dayanır. ICMA Green Bond Principles ile uyumlu olsa da, AB’deki gibi zorunlu taksonomi eşlemesi veya merkezi lisanslama mekanizması yoktur. Uygunluk, genellikle piyasa aktörlerinin (ihraççı, yatırımcı, derecelendirme kuruluşu) etik sorumluluğuna ve dış denetçilerin güvenilirliğine dayanmakta olup, “Güven” burada şeffaflık, raporlama ve bağımsız doğrulama üzerinden oluşur; devletin denetim gücü dolaylıdır. Zira Türkiye’nin sistemi, yatırımcı güvenini “piyasa içi doğrulama” ile üretir; kuralların değil, paydaşların güvenilirliğinin ön planda olduğu bir yapıdır.

iv.Yakınsama ve Karşılıklı Tanınırlık Beklentisi

AB–Türkiye ilişkilerinde, özellikle yeşil dönüşümün Gümrük Birliği’ne entegrasyonu ve Türkiye’nin kendi Yeşil Taksonomi Taslağı (Hazine ve Maliye Bakanlığı, 2024) çalışmaları, iki sistemi yakınlaştırmaya yöneliktir.

Türkiye’nin hedefi, AB Taksonomisi ile eşdeğer bir sınıflandırma ve raporlama standardı oluşturarak, Türk ihraçlarının AB yatırımcıları tarafından tanınmasını sağlamaktır. Bu gerçekleştiğinde, Türkiye piyasası “piyasa temelli güven”den “karma model güven”e — yani hem düzenleme hem piyasa disiplininin birlikte işlediği bir sisteme — geçecektir.

Zira iki tarafın finansal mimarileri bütünleştiğinde, yatırımcı güveni yalnız yasal teminattan değil, ortak etik, çevresel ve teknik doğrulama standardından beslenecektir.

6. Güven, Doğrulama ve Yakınsama Perspektifi

Türkiye’nin yeşil finans sistemi, yatırımcı güvenini esas olarak piyasa içi doğrulama yoluyla üretir. Yani yatırımcıların güveni, devletin doğrudan yasal teminatından çok, ihraççıların, bağımsız doğrulayıcıların ve yatırımcıların karşılıklı etik sorumluluğuna dayanır. Bu sistemde doğrulama kamu otoritesi tarafından değil, piyasanın kendi içinde oluşan güvenilir aktörler aracılığıyla sağlanır: dış inceleme raporları, sürdürülebilirlik derecelendirmeleri, bağımsız danışman görüşleri ve gönüllü raporlama uygulamaları bu yapının temelini oluşturur.

Zira Türkiye’nin sistemi, yatırımcı güvenini “piyasa içi doğrulama” ile üretir; kuralların değil, paydaşların güvenilirliğinin ön planda olduğu bir yapıdır. Bu yapı, kural temelli olmaktan çok güven temellidir; piyasanın kendi disiplinini üretmesini sağlar. Yatırımcı açısından güven unsuru, mevzuat zorunluluğundan değil, şeffaflık, sürekli raporlama ve bağımsız inceleme zincirinin sağlamlığından doğar.

Buna karşılık, Avrupa Birliği’nin sistemi regülasyon temelli güven üzerine inşa edilmiştir. Burada yatırımcı güveni,devletin kural koyma ve denetleme gücüyle sağlanır. Avrupa Yeşil Tahvil Standardı (EUGBS), AB Taksonomisi ve ESMA denetimi sayesinde hangi projenin “yeşil” sayılacağı, hangi doğrulayıcıların yetkili olduğu açıkça belirlenmiştir. Böylece yatırımcı, yasal çerçevenin sağladığı teminatla hareket eder.

Türkiye’nin yaklaşımı ise, düzenleme yoğun olmaktan çok piyasa içi güven ve esneklik temellidir. Bu fark, Türkiye’ye daha hızlı yenilik geliştirme olanağı sağlarken, aynı zamanda güçlü bir doğrulama altyapısı kurulmasını da zorunlu kılar. Bu nedenle Türkiye, AB ile yürütülen yeşil taksonomi ve finansal uyum çalışmalarında, piyasa temelli güven ile regülasyon temelli güven arasında bir köprü inşa etmektedir.

Zira geleceğin yeşil finans mimarisi, yalnız yasal teminattan değil, ortak etik, çevresel ve teknik doğrulama standardından beslenecektir. Türkiye bu süreçte, piyasa disiplinini korurken AB standartlarına uyum sağlayarak hibrit bir güven modeli geliştirmektedir. Bu model, hem uluslararası yatırımcı güvenini pekiştirecek hem de yerel piyasanın rekabet gücünü artıracaktır.

 

(ChatGPT (OpenAI, 2025) analitik yorum ve kavramsal çerçeve katkısı ile hazırlanmıştır)

 

 

Kaynakça

 

 

[1] Ayrıca, 'Greenwashing' ve önerilen 'Green Laundrying' terimleri arasındaki fark, yüzeysel imaj temizliği ile sistematik meşrulaştırma arasındadır.

[2] https://spk.gov.tr/data/6231ce881b41c612808a3a1c/b2d06c64099c9e7e8877743afc7d2484.pdf

[3] Mevzuatımızda “rehber” formu yer almamaktadır. Ancak “rehber”in bir SPK kararına dayandığı ve onun açıklanması, düzenlemesel olmayan bir üslupla detaylandırılması amacıyla çıkarıldığı dikkate alındığında (bir nevi idari şerh),, “rehber” formundaki açıklama nitelikteki bölümlerin değil ama ilgililere yükümlülük yükleyen düzenlemelerin, “rehber”in ilişkin olduğu temel düzenleme (çoğunlukla bir tebliğ) SPK tarafından yapılan genel nitelikli bir düzenleme (Sermaye Piyasası Kanunu md.128/2) mahiyetinde olduğunu kabul etmek gerekir. Buna göre, ilgili düzenlemede temelini bulmayan bir aykırılığın sırf “rehber” ile uyumlu olmaması nedeniyle ilgililere yaptırım uygulanmaması gerektiği ifade edilmelidir.

bottom of page